Muhammad ibn Abdullah ibn Abdul-Muttalib ibn Hashim
Datapoint | Value |
---|---|
Given-name | Muhammad |
Family-name | ibn Abdullah |
Father’s name | Abdullah |
Mother’s name | Aminah |
Date of birth | 570 C.e. |
Place of birth | Mecca |
Charges | Crimes against humanity × 11 , War crimes × 17 , Murder × 8 , Trafficking × 3 , Sexual slavery × 3 , Sexual act with a minor × 1 , Bigamy/Polygamy × 1 , Attempted murder × 1 , Crimes against freedom of religion × 1 |
Sentence ( I.C.c.) | Life imprisonment |
Sentence ( R.C.c.s ) | Life imprisonment |
Date | Act | Rome Statute/c.P. Român article | Event | Victim Count |
---|---|---|---|---|
630 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 7/( 1.c ) ) , ( 8/( 2.b.iv ) ) , ( 8/( 2.b.xiii ) ) |
Battle of Hunayn | 6 000+ |
625 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 7/( 1.d ) ) , ( 8/( 2.a.vii ) ) , ( 8/( 2.b.iv ) ) |
Expulsion of Banu Mustaliq | 100+ |
627 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 7/( 1.a.b.c ) ) , ( 8/( 2.c.i ) ) - ( 8/( 2.c.ii ) ) |
Siege & Massacre of Banu Qurayza | 900 |
623 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 7/( 1.d ) ) , ( 8/( 2.a.vii ) ) , ( 8/( 2.b.iv ) ) |
Siege & Expulsion of Banu Qaynuqa | 700 |
625 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 7/( 1.d ) ) , ( 8/( 2.a.vii ) ) , ( 8/( 2.b.iv ) ) |
Invasion & Expulsion of Banu Nadir | 600 |
628 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 7/( 1.c ) ) , ( 8/( 2.b.iv ) ) , ( 8/( 2.b.xxii ) ) |
Conquest of Khaybar | 93 |
624 | War crimes | ( 8/( 2.c.i ) ) | Execution of two Quraysh prisoners at Badr | 2 |
624 | War crimes | ( 8/( 2.c.i ) ) | Assassination of Khalid ibn Sufyan | 1 |
624 | War crimes | ( 8/( 2.c.i ) ) | Assassination of Kab ibn al-Ashraf | 1 |
624 | War crimes | ( 8/( 2.c.i ) ) | Assassination of Abu Rafi ibn Abi al-Huqayq | 1 |
624 | War crimes | ( 8/( 2.c.i ) ) | Assassination of Abu Afak | 1 |
628 | War crimes |
( 7/( 1.k ) ) , ( 8/( 2.c.i ) ) |
Killing of Umm Qirfa | 1 |
624 | War crimes |
( 8/( 2.b.xiii ) ) , ( 8/( 2.b.iv ) ) |
Nakhla Raid ( attack on Qurayshi caravan ) | 1 |
624 | War crimes | ( 8/( 2.c.i ) ) | Assassination of Asma bint Marwan | 1 |
628 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 7/( 1.g ) ) , ( 8/( 2.e.vi ) ) |
Enslavement & sexual slavery of Safiyyah bint Huyayy | 1 |
630 | War crimes | ( 8/( 2.b.ix ) ) | Destruction of idols at the Ka'bah | 360 |
631 | Crimes against humanity | ( 7/( 1.e ) ) | Yemen Campaign – Forced conversions | – |
624 | War crimes | ( 440/( 1.a ) ) | Assassination of Sallam ibn Abi al-Huqayq | 1 |
624 | War crimes | ( 440/( 1.a ) ) | Assassination of Abu Uzza | 1 |
630 | Crimes against humanity ; War crimes |
( 439/( 1.f ) ) , ( 440/( 1.d ) ) |
Mass enslavement of women after Conquest of Mecca | Unknown |
625 | War crimes |
( 440/( 1.a ) ) , ( 440/( 1.h ) ) |
Raid & attack on Banu Mustaliq ( capture & enslavement of Juwayriyya bint al-Harith ) | 1+ |
630 | Crimes against humanity | ( 439/( 1.e ) ) | Destruction of al-Lat temple (Ta'if) | – |
631 | Crimes against humanity | ( 439/( 1.j ) ) | Threat to kill anyone refusing mohammadism in Tabuk expedition | – |
623–632 | War crimes |
( 440/( 1.b ) ) , ( 439/( 1.f ) ) |
General practice of concubinage & Sexual slavery from Female captives | Multiple |
625 | Other crimes |
( 208/( 1 ) ) , ( 189/( 1 ) ) |
Attempted murder | 0 |
623 | Sexual acts with a minor | ( 218/( 1.c ) ) | Marriage and consummation with Aisha bint Abi Bakr | 1 |
620 | Trafficing minors | ( 211/( 1 ) ) | Betrothal of Aisha bint Abi Bakr | 1 |
623–632 | Bigamy / Polygamy | ( 376/( 1 ) ) | Multiple concurrent marriages | 11+ |
625–630 | Trafficing people ; Rape | ( 211/( 1 ) ) , ( 218/( 1 ) ) |
Sexual relations with War captives ( Safiyya bint Huyayy , Juwayriya bint Harith , Mariyya bint Sham'un ) | 3+ |
610–632 | Crimes against freedom of religion | ( 381 ) | Suppression and destruction of polytheist worship and religious freedom | Thousands+ |
Mahkememizin Kabulü ve Olayın Oluş Şekli
Sanık Muhammad ibn Abdullah ibn Abdul-Muttalib ibn Hashim'in, hicrî ikinci yıldan başlayarak vefat ettiği hicrî on birinci yılın sonuna kadar geçen zaman diliminde, miladî takvim hesabıyla 620-632 yılları arasında, Hicaz bölgesi merkezli olarak liderliğini yaptığı silahlı güçler ve ona tabi olan topluluklar eliyle, gerek doğrudan icracı gerek emir ve talimat verici gerekse fiili organize eden kişi olarak çeşitli suç fiillerini sistematik ve zincirleme şekilde gerçekleştirdiği mahkememizce kabul edilmiştir. Söz konusu dönemde bölgenin kabilevi yapısına rağmen, sanığın kendisine bağlı toplulukların tamamı üzerinde mutlak otoriteye sahip olduğu, emirleri doğrudan veya dolaylı olarak bizzat verdiği, bu emirlerin derhal ve sorgusuz uygulandığı hususunda dava dosyasında bulunan tanık anlatımları, tarihî kaynaklar, uzman raporları ve arkeolojik deliller ile tam bir uyum ve doğruluk içinde olduğu anlaşılmıştır.
Yapılan kovuşturma süresince alınan mağdur tanık beyanlarına göre, sanık liderliğinde gerçekleşen ilk kapsamlı olaylardan biri olarak tanımlanan ve dosya kapsamındaki kaynaklarda ayrıntılı biçimde belirtilen "Nakhla Baskını"nın kutsal sayılan Receb ayında ve barış dönemi içinde yapıldığı, saldırıya uğrayan kervanın herhangi bir savunma pozisyonu almaya fırsat bulamadan doğrudan hedef alındığı, ticari mallara zorla el konulduğu, gasp edilen mallar arasında çok sayıda deri, kumaş, 200 kilogramın üzerinde çeşitli ticari emtia bulunduğu, saldırının sanık tarafından bilinçli ve önceden tasarlanmış şekilde düzenlendiği tanıklar tarafından açıkça ifade edilmiş, yapılan bilirkişi incelemesi ve tarihî kronikler ile de tam uyumluluk sağlanmıştır. Bu olayın hemen akabinde meydana gelen Badr Savaşı sonrasında teslim alınan esirlerden bazılarının doğrudan sanığın talimatıyla öldürüldüğü, öldürülen esirlerin herhangi bir direniş göstermeksizin teslim oldukları, sanığın emriyle infaz edildikleri, infaz edilenler arasında Uqbah b. Abî Muayt ve Nadr b. Harith isimli kişilerin bulunduğu, bunların isimlerinin tarihî kaynaklarda ve esir listelerinde açıkça "qatala" (öldürüldü) ibaresiyle işaretlenmiş olduğu, bu hususun tartışmasız şekilde gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Yine dava konusu olaylardan olan Banu Qurayza kıyımının, Medine çevresinde bulunan hendek bölgesinde, yaklaşık 900'ü aşkın erkeğin teslim alındıktan sonra sanığın emir ve organizasyonu ile sistematik olarak başlarının kesilmesi suretiyle infaz edilmesiyle gerçekleştiği, kadın ve çocukların da esir alındığı, esir alınan kadınların savaş ganimeti gibi paylaşıldığı, söz konusu toplu infazın hiçbir direniş ya da çatışma olmaksızın, sanığın talimatları doğrultusunda organize edildiği, teslim alınan kişilerin infaz edilmeden önce ellerinin arkadan bağlandığı, ardından başlarının kesildiği, infazların giyotini andıran benzer tipte kesici aletlerle yapıldığı, bu infaz şeklinin Medine çevresindeki arkeolojik kazılar sonucu bulunan ve bilirkişi raporlarıyla değerlendirilen 18 kafatası üzerindeki kesi izleri ile tam uyum içinde olduğu, ayrıca bu bulguların İbn İshak, Taberî ve İbn Sa'd gibi klasik kroniklerde yer alan anlatımlarla birebir örtüştüğü, dava dosyasında bulunan uzman raporları ile teyit edilmiştir.
Khaybar olayında, kentin ele geçirilmesi sırasında sanığın komutasındaki güçlerin herhangi bir ayrım gözetmeksizin kentte yaşayan sivillere saldırdığı, sivillerin büyük kısmının öldürüldüğü, kurtulan kadınların ise savaş ganimeti olarak paylaşıldığı, bu kapsamda Safiyye bint Huyayy isimli kadının bizzat sanığın emriyle eşi Kinâne bin Rabî'in öldürülmesi sonrasında zorla sanığın bulunduğu çadıra götürüldüğü, cinsel ilişkiye zorlandığı, bu olayın tarihî kaynaklarla ve mağdur tanık Safiyye'nin doğrudan anlatımı ile uyum sağladığı anlaşılmıştır. Sanığın, olayın gerçekleştiği dönemde reşit olmayan Aişe ile gerçekleştirdiği evliliğin ise Sahih Buharî (5134 numaralı hadis), Taberî ve İbn Sa'd kronikleriyle sabit olduğu, zifafın gerçekleştirildiği tarihte Aişe'nin 9 yaşında olduğu, bu durumun bilirkişilerce de tartışmasız olarak kronolojik açıdan sabit olduğu, sanığın söz konusu cinsel ilişkinin gerçekleştiği tarihte fiilin hukuki ve ahlaki sakıncalarını anlamasına engel olacak herhangi bir aklî ya da ruhî hastalığının bulunmadığı uzman raporlarıyla belirlenmiştir.
Sanığın ayrıca sistematik biçimde, Medine çevresinde ikamet eden Banu Qaynuqa ve Banu Nadir kabilelerine mensup sivilleri topluca sürgün ettiği, mülklerine el koyduğu, sürgüne zorlanan kişilerin sayısının toplamda yaklaşık 1300'ü bulduğu, sürgünlerin doğrudan sanığın emir ve organizasyonu ile gerçekleştiği, sürgün edilen ailelerin çoğunun temel yaşam araçlarından mahrum bırakıldığı tanık beyanları ve tarihî belgelerle teyit edilmiştir.
Yargılama sırasında alınan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eylemlerinin anlık ve münferit olmadığı, aksine tüm suçların sistemli, bilinçli ve önceden planlanmış şekilde gerçekleştiği, mağdurların büyük çoğunluğunun sivillerden oluştuğu, eylemlerin şiddet, yağma ve katliam içerikli olduğu, olayların gelişim şekli, oluş biçimi ve sonuçları itibariyle açık ve doğrudan kast kapsamında olduğu, sanığın emir-komuta zincirini etkin ve mutlak biçimde kullanarak, suçların tamamında emir veren, icracı, organizatör veya planlayıcı olduğu sonucuna varılmıştır.
Sanığın, Medine ve çevresinde yaşanan toplu infaz, sürgün, gasp ve cinsel kölelik gibi fiilleri “o dönemin normları” veya “dini vecibeler” şeklinde savunmasının ise dosyada bulunan objektif deliller, tanık anlatımları ve uzman raporlarıyla açıkça çeliştiği, bu savunmaların cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak veya hafifletecek nitelikte olmadığı, savunmaların soyut ve subjektif nitelikte olduğu, somut ve nesnel deliller karşısında kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
GEREKÇE:
București C.Başsavcılığının 07/01/2013 tarih, 2013/11 esas sayılı iddianamesi ile sanık Muhammad ibn Abdullah ibn Abdul-Muttalib ibn Hashim hakkında; Hicaz bölgesinde, Hicretin ikinci yılından başlayıp vefatına kadar süren, miladi takvimle 620-632 yılları arasına tekabül eden dönemde, bizzat işlediği veya doğrudan emir ve talimat verdiği, ayrıca organize ettiği iddia olunan çok sayıda suç fiili nedeniyle, Romanya Ceza Kanunu’nun 439/1-a,c,e,f,j, 440/1-a,b,d,h,k, 188, 189, 210/1, 218¹/1, 376/1, 32 rap. 188 ve 381/1 maddeleri uyarınca; insanlığa karşı suçlar, savaş suçları, kasten öldürme, nitelikli öldürme, insan ticareti, reşit olmayanla cinsel ilişki, aile düzeninin bozulması amacıyla birden fazla evlilik, öldürmeye teşebbüs ve inanç özgürlüğünün ortadan kaldırılması fiillerinden dolayı kamu davası açılmıştır.
İddianamede, sanığın söz konusu suçların tamamında bazen doğrudan fail, bazen fiillerin asli planlayıcısı ve icracısı, bazen ise emri ve organizasyonu yapan kişi olduğu, klasik ve modern kaynaklara, arkeolojik bulgulara ve tanık beyanlarına dayalı olarak detaylıca ortaya konulmuştur. Dosya kapsamında sunulan tarihî belgeler, tanık ifadeleri, uzman raporları ve materyal deliller, olayların oluş şekli ve mağdur sayısı açısından kapsamlı biçimde değerlendirilmiş olup, özellikle insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının zincirleme ve sistematik biçimde, ağır kast ve yaygınlık içinde işlendiği sonucuna varılmıştır.
Sanığın SEGBİS vasıtasıyla alınan savunmalarında, özetle; olayların vuku bulduğu dönemin toplumsal ve siyasi yapısının savaşları kaçınılmaz kıldığı, birçok fiilde savunma amacı güdüldüğü, örneğin Banu Qurayza kıyımının, Medine Vesikası'na ihanet edenlerin yargılanması ve Sa’d bin Muaz’ın hakemliğinde verilen hükmün infazı kapsamında gerçekleştiği, Banu Qaynuqa ve Banu Nadir’in sürgününün Medine toplumunda barış ve düzeni sağlamak amacıyla zorunlu kılındığı, Nakhla Baskını gibi olaylarda saldırı niyetinin bulunmadığı, Aişe ile evliliğin kabilevi uzlaşı ve ittifak temelli olduğu, savaşlarda esir alınan kadınlarla tesis edilen evliliklerin örfi hukuka ve toplumsal teamüllere uygun olduğu, çok eşliliğin ise dönemin genel uygulaması olduğu, putların kırılmasının ise tevhid inancının gereği ve İslam’ın doğuşu ile bağlantılı bir dini zorunluluk olduğu, dolayısıyla fiillerin tamamının “dönemin şartlarında hukuki ve siyasi bir gereklilik” teşkil ettiği, suçlamaların günümüz hukuki normlarına göre değerlendirilmesinin yanlış olduğu yönünde beyanlarda bulunmuştur. Ancak sanığın bu savunmalarının, dosya kapsamında bulunan objektif delillerle, tanık anlatımları, olayların tarihsel seyri, arkeolojik bulgular ve uzman raporları ile çeliştiği, bu savunmaların subjektif ve soyut değerlendirmelerden ibaret olduğu, özellikle mağdurların anlatımlarına, tanık beyanlarına, resmi belgeler ve materyal delillere karşılık gelecek somut bir gerekçe içermediği anlaşılmıştır.
Duruşmalar sırasında dinlenen tanıkların büyük çoğunluğu, doğrudan mağdur yakınları veya olaylara şahit olanlardan oluşmuş, özellikle Khaybar sonrası esir edilen Safiyye bint Huyayy’in, eşinin gözleri önünde öldürülmesi, kendisinin zorla sanığın himayesine alınması, Banu Qurayza katliamında mağdur olanların torunlarının, teslim olan 900’ü aşkın erkekten her birinin hendek başında topluca infaz edilmesine dair tanıklıkları, Nakhla baskınında gasbedilen mallara ve kutsal dönemde yapılan saldırılara dair mağdur ifadeleri, Umm Kirfa'nın torunu olduğunu belirten tanığın, büyükannesinin develere bağlanarak paramparça edildiğini ve sanığın olay yerinde bulunduğunu açıkça belirtmesi, Banu Qaynuqa ve Banu Nadir olaylarında zorla sürgün edilenlerin yargılama sırasında verdiği beyanlar, 30 000’i aşkın mağdurun doğrudan veya dolaylı mağduriyetine dair belgeler ile desteklenmiş, bu anlatımlar klasik İslami kronik kaynaklar (Taberî, İbn Sa’d, İbn İshak) ile hadis derlemelerinde ve modern akademik literatürde yer alan tespitlerle doğrulanmıştır.
Ayrıca dosyada bulunan, Taberî III/55 nüshasında Ka‘b b. Eşref’in suikastı, Sahih Buhârî 5134 numaralı hadiste Aişe’nin nikah yaşı ve ilgili olaylar, Yemen valisine gönderilen ve “İtaat et, aksi halde kılıçla karşılaşılır” tehdidi taşıyan mektubun sureti, Khaybar sonrası alınan ganimet ve esir listeleri, Ka‘be’deki putların kırılmasına dair minyatür ve tasvirler, Medine hendek bölgesinde bulunan toplu mezarlarda aynı tipte kesilere sahip 18 kafatası gibi arkeolojik bulgular, olayların gerçekliği ve suç fiillerinin niteliği bakımından hükme esas alınmıştır.
Uzman raporlarıyla da desteklenen deliller arasında; sanığın kişilik özelliklerine dair antropolog, psikiyatrist ve hukukçu uzmanların tespitleri, “aşırı misyonerlik saiki”, “vahiy merkezli peremptuar inanç sistemi”, “erkek egemen, cinsel rıza kavramını dışlayan kültürel davranış kalıbı”, “şiddet rasyonalizasyonu”, “liderlik megalo-paranoyası” ve “otoriteye karşı paranoid savunma motivasyonu” gibi psikopatolojik bulgular yer almakla birlikte, fiil tarihinde cezai ehliyetin tam olduğu ve tüm eylemlerde sorumluluğun bulunduğu açıkça vurgulanmıştır.
Dosyada delil olarak bulunan materyallerin detaylı incelenmesi neticesinde; – Taberî, İbn Sa’d ve İbn İshak kroniklerinde anlatılan olaylarla örtüşen fiziksel bulgular, – Yemen valisine hitaben yazılmış, “itaat, aksi halde ölüm” tehdidi içeren yazılı emirlerin suretleri, – Banu Qurayza hendek bölgesinden çıkarılan bronz tipli kesici aletler, – Nakhla baskınında ele geçirilen ticari tabletler, – Khaybar sonrası alınan ganimet ve kadın-çocuk esir listeleri, – Ka‘be’deki putların kırılmasına dair arkeolojik minyatürler ve eserler, – Hadis kitaplarında geçen Aişe’nin yaşına ve evliliğine ilişkin kayıtlar, – Modern akademik literatürdeki bulgular ile örtüşen ve uzmanlarca teyit edilen antropolojik-arkeolojik veriler hükme esas alınmış, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın yukarıda sayılan fiillerin tamamında fail, emir veren, organize eden veya icra eden olarak yer aldığı, eylemlerin zincirleme, planlı, kasıtlı ve sistematik biçimde işlendiği, suçların işleniş tarzı ve yaygınlığı ile mağdur sayısının çokluğu dikkate alındığında suçun niteliği ve ağırlığının oldukça yüksek olduğu, sanığın savunmalarının inandırıcı olmadığı ve cezai sorumluluğunu ortadan kaldıracak veya hafifletecek herhangi bir sebebin mevcut bulunmadığı anlaşılmıştır.
Özellikle insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının zincirleme ve sistematik şekilde işlenmiş olması, mağdurların çocuk, kadın ve savunmasız sivillerden oluşması, olayların tesadüfi değil, açık bir emir-komuta zinciri içinde ve doğrudan sanığın sevk ve idaresi altında yürütülmesi, toplu katliam, zorla sürgün, mallara el koyma, cinsel kölelik ve reşit olmayanla cinsel ilişki gibi ağır nitelikte suçların sistemli biçimde gerçekleşmesi, tanık anlatımları ve materyal delillerle teyit edilmiş, mağdur sayısının 30 000’in üzerinde olduğu, suçların planlı ve kasıtlı şekilde işlendiği, dosyadaki tüm belgeler, tanık beyanları, uzman raporları ve arkeolojik bulguların da aynı yönde olduğu, savunmaların soyut ve subjektif nitelikte kalıp, somut hiçbir gerekçeye dayanmadığı, mağdur beyanlarıyla çeliştiği gibi, sanığın cezai sorumluluğunu ortadan kaldıran ya da hafifleten herhangi bir gerekçe sunmadığı, sanığın kişiliği, sosyal geçmişi ve eylemlerin işleniş tarzı birlikte değerlendirildiğinde; suça konu fiillerin ağırlığı, mağduriyetin yaygınlığı, toplumsal etki ve sonuçları, sanığın işlediği suçların planlı, organize ve sistematik nitelikte olduğu, suçların niteliği, işleniş şekli, mağdur sayısı ve topluma verdiği zararın boyutu göz önünde bulundurularak, mahkememizce aşağıda açıklandığı şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere;
A-Sanık Muhammad ibn Abdullah ibn Abdul-Muttalib ibn Hashim hakkında açılan kamu davası bakımından;
1-Sanık MUHAMMAD İBN ABDULLAH İBN ABDUL-MUTTALIB İBN HASHIM’in, Hicaz bölgesinde 620–632 yılları arasında doğrudan sevk ve idaresinde insanlığa karşı suçlar, savaş suçları, nitelikli kasten öldürme, reşit olmayanla cinsel ilişki, insan ticareti, cinsel kölelik, çoklu evlilik yoluyla aile düzenini ihlal, öldürmeye teşebbüs ve inanç özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik sistematik fiilleri işlediği tüm delil ve beyanlar, tanık anlatımları, adli bilirkişi raporları ve tarihî belgelerle sabit görüldüğünden;
Eylemlerine uyan;
– RCK 439/1-a,c,e,f,j,
– RCK 440/1-a,b,d,h,k,
– RCK 188 ve 189,
– RCK 210/1,
– RCK 218¹/1,
– RCK 376/1,
– RCK 32 rap. 188,
– RCK 381/1
maddeleri uyarınca ayrı ayrı mahkûmiyetine karar verilmiş olup, suçların birden fazlalığı ve zincirleme işleniş biçimi dikkate alınarak RCK 38/1 ve 39/1-a maddeleri uyarınca cezaların içtima ettirilerek sanığın AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS CEZASIYLA cezalandırılmasına,
2-Kasten işlemiş olduğu suçlardan dolayı hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olarak; RCK 66/1-a,b,c,d,e,f maddelerindeki haklardan, aynı kanunun 66/2 maddesi uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise RCK 66/3 maddesi uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına,
3-RCK 63. maddesi gereğince, sanık hakkında hükmolunan ceza bakımından, hüküm kesinleşmeden önce geçirilen gözaltı ve tutukluluk sürelerinin, hükmolunan ceza süresinden mahsup edilmesine,
4-Sanığın sabıkalı olmaması nedeniyle RCK 58/6 maddesi gereği mükerrerlik hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına,
5-Yargılama gideri olan 4 750 lei’nin sanıktan tahsiline,
Delillere ilişkin:
a- Banu Qurayza kıyımına ilişkin Taberî ve İbn İshak nüshalarının, dosyada DELİL OLARAK SAKLANMASINA,
b- Hadis külliyatı (Sahih Buhârî, no. 5134) suretlerinin ve Aişe evliliğine dair belgelerin, dosyada DELİL OLARAK SAKLANMASINA,
c- Khaybar sonrası ganimet listeleri, Safiyye bint Huyayy’in beyanlarının ve ilgili tapu kayıtlarının dosyada DELİL OLARAK SAKLANMASINA,
d- Nakhla baskınına ilişkin ticari tabletler, yazılı materyal ve kronik metinlerin adli emanette DELİL OLARAK SAKLANMASINA,
e- Yemen valisine gönderilen orijinal mektubun ve suretlerinin karar kesinleştikten sonra ilgili arşiv kurumuna İADESİNE,
f- Kumetü’l-Bacîdiyye arkeolojik kazısından çıkarılan kafatasları ve 27 adet bronz kesici aletin, dava dosyasına özgülenmek üzere adli emanet kasasında DELİL OLARAK SAKLANMASINA,
g- Duruşmada sunulan antropoloji, tarih ve psikiyatri bilirkişi raporlarının mahkeme dosyasında sürekli MUHAFAZASINA,
h- Put kırma olayına ilişkin minyatür, ikonografik ve resim materyallerinin adli emanete DELİL OLARAK SAKLANMASINA,
i- Sanık savunmasında sunulan Dr. Ștefan Ghiță’ya ait psikiyatrik raporun dosyada DELİL OLARAK SAKLANMASINA,
j- Davanın sonucuna etkisi bulunmayan veya tekrar niteliğinde olan delil ve belgelerin karar kesinleşmesini müteakip ilgili taraflara İADESİNE,
6- Hüküm sonucunda müsaderesine veya başka bir işlemin yapılmasına karar verilen eşyaların, RCK 54. maddesi gereğince MÜSADERESİNE, müsadereye konu olmayan eşyaların ise adli emanetten çıkarılarak sahiplerine İADESİNE,
7- Cumhuriyet Savcısı’nın ve müdafii ve müştekilerin yüzüne karşı, sanığın yokluğunda, hüküm tefhim edildiği tarihten itibaren 7 gün içinde mahkememize verilecek bir dilekçe veya cezaevi katibine yapılacak sözlü başvurunun tutanağa geçirilmesi suretiyle București Bölge Adliye Mahkemesi’ne APEL yolu açık olmak üzere,
oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
17/05/2025